BAĞDAT, 30 Temmuz (Xinhua) — 81 yaşındaki Hüseyin Ali Said’in tüm hayatı, Irak’ın kuzeyinde bulunan, zengin petrol rezervleriyle ünlü Kerkük’te geçmiş.
Petrol sektöründen emekli olan Said, memleketi Kerkük’ten bahsedildiğinde aklına uzun yollar kateden gümüş renkli boru hatlarıyla kaplı petrol sahalarının üzerinde yanan alevler geliyor.
KARA ALTINDAN KARA KABUSA
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İngilizler yenilgiye uğrayan Osmanlı İmparatorluğu’ndan aldıkları Bağdat, Basra ve Musul bölgelerini birleştirerek Irak adını verdiklerini yeni bir ülke kurdu ve bu ülkeyi manda altına aldı.
1927’de İngiliz, Hollandalı ve diğer Batılı petrol şirketlerinden oluşan bir ekip, Kerkük’teki Baba Gürgür Petrol Sahası’nda arama çalışmalarına başladı.
Sömürgecilerin açgözlülüğü işletme bedeli olarak Irak’ta çıkarılan petrole ton başına sadece dört altın şilin ödemelerinden belli oluyordu. Bu bedel, ham petrolün bir tonunun o zamanki fiyatının sadece yüzde 12,5’i kadarına denk geliyordu.
Batılılar, petrolü almak için Kerkük’ten Akdeniz’e kadar uzanan, zamanın en uzun boru hattını inşa etti. Bu hat, Avrupa’ya yılda 4 milyon tondan fazla petrol taşıma kapasitesine sahipti.
Irak’ta hiç ticari petrol rafinerisi kurmayan Batılılar, petrole dayalı yerel sanayilerin gelişmesine karşı çıkarak teknolojilerini paylaşmayı reddetti. Bunun sonucu olarak Irak, çok büyük petrol kaynaklarına sahip olmasına karşın petrol ürünlerini ithal etmek zorunda bırakıldı.
“Irak, altın taşımasına rağmen diken yiyen bir deve gibiydi” diye yakınan Hüseyin, “Zenginlik Batı’ya aktı. İngilizler, Fransızlar, Hollandalılar ve Amerikalıların hepsi buradan pay alırken Iraklılar hiçbir şey alamadı” diyor.
Bununla yetinmeyen Batılı güçler yeni kurallar koymaya başladı. 1928 yılında gizli bir toplantı yapan Amerikalı, İngiliz ve Hollandalı üç petrol devi, dünya petrol piyasasını kontrol etmek üzere imzaladıkları Achnacarry Anlaşması’yla bir kartel kurdu. 1930’larda dört Batılı petrol şirketinin daha bu gruba dahil olmasıyla Yedi Kız Kardeş diye anılan daha büyük bir petrol karteli ortaya çıkmış oldu.
Bu devler, petrolün üretim, taşınma, fiyatlandırma ve satış aşamalarını kontrol altına alarak petrol sektöründe tekel oluşturdu. 1913 ile 1947 yılları arasında Irak gibi petrol üreten Ortadoğu ülkelerinden 3,7 milyar ABD dolarından fazla gelir elde eden Batılı petrol şirketleri, işletme bedeli olarak bu ülkelere sadece 510 milyon dolar ödeme yaptı.
Hüseyin, “Kara altın, Batı’ya altın çağını yaşatırken Irak’ın kara kabusu oldu” diyor ve ekliyor: “Bazen hiç petrolümüz olmasaydı bizim için daha iyi olurdu diye düşünüyorum.”
ULUSAL BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ
14 Temmuz 1958’de Bağdat sokakları bir anda silah sesleriyle doldu. Darbe yapan Abdülkerim Kasım, 2. Faysal’ı devirmiş, Irak Cumhuriyeti’nin kurulması ve İngilizlerin kontrolünün son bulmasına giden yolu açmıştı.
O tarihten sonra Irak, özgürlüğünü kazanabilmek için Üçüncü Dünya ülkeleriyle ittifak arayışına girdi. 1960 yılının Eylül ayında Irak’ın davetiyle Bağdat’ta bir araya gelen Venezuela, Suudi Arabistan, Kuveyt ve İran’ın temsilcileri tarafından, üye ülkelerin çıkarlarını korumayı ve petrol piyasası fiyatlarını istikrara kavuşturmayı amaçlayan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) kuruldu.
1 Haziran 1972 tarihinde Irak Ulusal Petrol Şirketi Batılıların kontrolündeki Irak Petrol Şirketi’ni kamulaştırdı. Bunun ardından ortaya çıkan kamulaştırma dalgası hızla Kuveyt, Venezuela ve Suudi Arabistan gibi ülkelere yayıldı.
Yom Kippur Savaşı’nın yaşandığı 1973 yılının Ekim ayında Ortadoğu’daki petrol üreticileri, İsrail’e destek veren Batılı ülkelere karşı petrol ambargosu başlattı. Bunu bir fırsat olarak gören OPEC, petrol fiyatlarını belirleme gücünü daha da artırarak Aralık ayında petrol fiyatlarını varil başına 5,12 dolardan 11,65 dolara çıkardı.
Bu petrol krizi, Batı için petrolün sudan ucuz olduğu altın çağın bitmesi anlamına geliyordu.
Petrol fiyatlarının yükselmesiyle Irak, hızlı bir kalkınma sürecine girdi. Petrol sektörünün kamulaştırılmasının başladığı dönemde 392 dolar olan ülkedeki kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH) 1979’a gelindiğinde 2.858 dolara çıkmıştı.
TARİHİN TEKERRÜR EDİŞİ
20 Mart 2003’e gelindiğinde ise Bağdat’ta hava saldırısı sirenleri çalmaya başladı ve ülke bir kez daha karanlığa gömüldü.
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, “Irak’ta bir tehdidi ortadan kaldırıp ülkenin kontrolünü kendi halkına geri vermekten başka bir arzumuz yok” diyordu.
ABD işgalini haber alır almaz arkadaşlarıyla beraber ellerindeki petrol üretimiyle ilgili tüm materyalleri yaktığını anlatan Hüseyin, “Onları yakmasaydık Amerikalılar kesin gelir ve bir sorun çıkarırdı” diyor.
Hüseyin’in bu şekilde düşünmesinin sebebi ise ülkenin geçmişte yaşadıklarıydı. Nitekim, ABD Merkez Bankası eski Başkanı Alan Greenspan, anılarında da “Herkesin bildiği şeyi açıkça kabul etmenin siyasi açıdan doğru olmaması beni üzüyor: Irak’taki savaşta en büyük etken petroldü” itirafında bulunuyor.
“Tarih tekerrür etti ve Amerika’nın işgaliyle 100 yıl geri gittik” ifadelerini kullanan Hüseyin, “Petrol Iraklılara mutluluk getirmeliydi. Ne var ki bir asırı aşkın bir süredir ülke için bir lanet haline geldi” diyor.
2011 yılında ABD ordusu çekildiğinde geride ekonomik açıdan durgun, siyasi olarak bölünmüş ve terörizmle boğuşan bir Irak kalmıştı. Irak’taki savaşta ve onu takip eden şiddet olaylarında 200.000’den fazla sivilin öldürüldüğü ve 9 milyondan fazla kişinin yerlerinden edildiği tahmin ediliyor.
KÜRESEL GÜNEY İLE ORTAKLIK
Günümüzde ise petrol Irak ekonomisinin hala can damarı konumunda. Dünya Bankası’nın 2022’deki açıklamasına göre Irak’ın petrol gelirleri son on yıllık dönemde ülkenin ihracatının yüzde 99’undan fazlasını, hükümet bütçesinin yüzde 85’ini ve GSYİH’sinin yüzde 42’sini teşkil etti.
Irak’ın gerçek anlamda refah ve bağımsızlığa kavuşması için de ekonomisini çeşitlendirmesi kritik önem taşıyor.
Yıllar süren savaş ve krizin ardından ülkenin ekonomisini dönüştürmeyi amaçlayan bir hamleyle Irak, 2023’te 17 milyar dolar değerindeki Kalkınma Yolu projesini başlattı. Bu proje, ülkenin güney sahilindeki önde gelen bir ticari emtia limanını, demiryolu ve karayoluyla Türkiye sınırına bağlamayı hedefliyordu.
Bu proje, sadece Irak’ın petrol bağımlılığını azaltma kararlılığını değil, aynı zamanda ülkenin Küresel Güney ile işbirliğini güçlendirme arzusunu da ortaya koyuyor.
Ayrıca, 2023’ün Eylül ayında Irak’ın Basra kentiyle İran’ın sınır kenti Şalamçeh’i birbirine bağlayacak bir demiryolu projesi başlatan Irak içinde bulunduğumuz yılın Nisan ayında Türkiye, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle Kalkınma Yolu projesi için dörtlü bir Mutabakat Zaptı imzaladı.
GÜNDEM
14 Kasım 2024SPOR
14 Kasım 2024GÜNDEM
14 Kasım 2024SPOR
14 Kasım 2024SPOR
14 Kasım 2024GÜNDEM
14 Kasım 2024GÜNDEM
14 Kasım 2024